Bin Muhteşem Güneş (A Thousand Splendid Suns)



Khaled Hosseini'nin 2.kitabı "Bin Muhteşem Güneş", 1974 - 2004 yılları arası geçen, Afganistan'da kadın olmanın ve savaş döneminin zorluklarını anlatan hüzünlü bir roman.

Sovyet işgali, derken iç savaş, Amerika yardımı, 11 Eylül saldırısı, tekrar füzeler, açlık, sefalet, Taliban, savaş lordları, yiten yaşamlar, sönen ocaklar, sonra barış, köklerinden filizlenen, yeniden yapılanan bir ülke. Ve tüm bu keşmekeşin içerisinde kimsesiz kalmak, kadın olmak, anne olmak, aşık olmak... 


Bin Muhteşem Güneş'in konusu tam da böyle özetlenebilir işte: Savaşa rağmen yaşamaya çalışmak.



Kitap dört ayrı kısımdan oluşuyor, ilk bölüm Meryem'e, ikinci ve dördüncü bölümler Leyla'ya ayrılırken üçüncü bölümde ise bu iki cesur, özverili, muhteşem kadının arkadaşlıklarına odaklanılıyor.



----İncelemenin bu kısımdan sonrası kitap ile ilgili ayrıntılı bilgi (spoiler) içermektedir----


Meryem (Mariam) Herat'ın dışında bir kulübede aklen çok da dengeli olmayan annesi (Nana) ile birlikte yaşamaktadır. Babası Celil (Jalil) şehirde üç karısı ve on çocuğu ile yaşamakta olan zengin bir adamdır. Meryem gayrimeşru bir çocuk (harami) olduğu için onlarla birlikte yaşayamamakta ancak Celil kendisini sık sık ziyaret etmektedir. Meryem babasına aşık bir kız çocuğu olarak büyür. On beşinci doğum gününde Meryem babasından kendisini Pinokyo'yu izlemeye götürmesini ister, birlikte ve babasına ait olan sinemada. Babası ile kulübede buluşmak üzere sözleşirler ancak Meryem'in onca hevesine ve hazırlığına rağmen gelen giden olmaz. Celil gelmeyince Meryem ilk defa kulübenin dışına çıkar ve babasının evine gider. Adam kızını görmeyi reddeder ve  Meryem geceyi kapı önünde eşikte uyuyarak geçirir. Sabah Meryem evine bırakıldığında görülür ki annesi intihar etmiştir ve kız gerisin geri babasının evine getirilir. Celil bir haftaya kalmadan Meryem'e bir kısmet bulur, onu Kabil'de yaşayan bir ayakkabıcı Raşit (Rasheed) ile evlendirir ve Kabil'e uğurlar. Raşit, Meryem'den 30 yaş büyüktür. Babasından nefret ederek Herat'tan Kabil'e yollanan Meryem'in vedası hayli iç yakıcıdır:
"Sana tapardım, benden utandığını bilmiyordum ki". 

Kabil'de Raşit'in karısı olarak hayatını sürdüren Meryem pek çok kez hamile kalır ve her seferinde bebeğini düşürür. Artık burka giymek ve kocası ne derse onu yapmak zorundadır. Kocasına bebek veremedikçe düzeyi gittikçe artan şiddet ve aşağılanmalarla dolu bir hayatı vardır. 

Meryemlerle komşu bir evde yaşamakta olan Leyla (Laila) ise okulu, arkadaşları, iyi niyetli anne babası ve çok sevdiği dostu Tarık (Tariq)  etrafında hayatını şekillendirmektedir. Leyla çok küçükken savaşa katılan abileri ölünce ailesi epey zor günler geçirir ancak Leyla'nın annesi (Fariba) ülkesinde kalıp barışın geldiğini, oğullarının öcünün alındığını kendi gözleri ile görmeye kararlıdır. Savaş iyiden iyiye Kabil'e yerleşince Tarık'ın ailesi ülkeyi terketmeye karar verir. Tarık Leyla'yı da yanında götürmek ister ama Leyla ailesini geride bırakamaz. Tarıklar gittiğinde Leyla 14 Tarık 16'sındadır ve ayrılacak olmanın üzüntüsünün de etkisiyle ilk kez birlikte olurlar. Birkaç hafta sonra Leyla'nın annesi de ülkeyi terk etmeye razı olur. Eşyalarını toplarlarken eve isabet eden bir roket evlerini yerle bir eder, Leyla'nın anne-babası ölmüştür, kendisi ise ağır yaralıdır. O'nu enkazlar arasında bulan Meryem ve Raşit evlerine alır ve bakımını üstlenirler. Leyla yavaş yavaş iyileşirken Tarık'tan hamile kaldığını fark eder. Bu arada evlerine bir haberci gelmiş ve Tarık'ın öldüğü haberini vermiştir. Raşit genç ve güzel Leyla'yı ikinci karısı olarak almak niyetindedir. Savaşın ortasında tek başına, beş parasız, gayri meşru bir çocuğu doğurup büyütemeyeceğini anlayan Leyla bu teklifi kabul eder. 
Leyla kızını, Azize'yi (Aziza) doğurduğunda Raşit memnuniyetsizdir ve şüphelenmeye başlamıştır. Meryem'e uyguladığı şiddeti artık Azize ve Leyla'ya da uygulamaktadır. Bu arada Leyla ve Meryem ise iyi iki dost olmuş ve beraberce Raşit'ten kaçmaya karar vermişlerdir, fakat garda yakalanır ve eve geri yollanırlar. Raşit'in gaddarlığı bu kaçma girişiminden sonra daha da artar. 
Birkaç yıl sonra Leyla Raşit'in oğlu Zalmay'ı (Zalmai) dünyaya getirir. Taliban'ın gücü günden güne artmakta ve Kabil fakirleşmektedir. Dükkanı yanan Raşit Azize'yi bir yetimhaneye gönderir. Derken bir gün Tarık çıkagelir. Ölümünün haberini getiren adamı Raşit'in ayarladığı anlaşılır. Raşit ve Leyla arasında büyük bir kavga başlar. Raşit Leyla'yı boğmak üzereyken Meryem kürekle adamı öldürür ve peşi sıra teslim olur. Kısa süreli bir hapishane hayatından sonra stadyumda idam edilir. Leyla'yı kızı gibi seven Meryem hem onun güvenliği hem de babasız bıraktığı Zalmay'ın yüzüne bakamayacağı için kaçıp saklanmak yerine cezasını çekmek istemiştir.

Leyla, Tarık Azize ve Zalmay ile beraber Afganistan'ı terkeder ve Pakistan'a yerleşirler. Birkaç yıl sonra, Pakistan'da mutlu bir hayat sürmelerine rağmen savaş yaralarını sarmakta olan ülkelerine dönmeye karar verirler ancak öncelikle uğramaları gereken bir yer vardır: Herat. Meryem'in yetiştiği köye gelirler ve  burada babasından ona bırakılmış bir kutu bulurlar. Kutuda bir adet Pinokyo film kasedi, bir miktar para ve bir mektup vardır. Ölüm döşeğindeki bir adamın, pişmanlıklarını ve kızından af dileyişini anlatan bir mektup. Leyla ve Tarık Kabil'e döner ve memleketlerinde yepyeni bir yaşam kurarlar. Daha önce Azize'nin kalmış olduğu yetimhaneye maddi/manevi yardım etmeye başlarlar. Artık Zalmay da Tarık'ı kabullenmiş ve Leyla ise yetimhanede öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Azize'nin dilinden ise Meryem'den öğrenmiş olduğu dualar hiç eksik olmaz. Kitap böylelikle son bulurken, üçüncü çocuğuna hamile olan Leyla'nın bebeği kız olursa ona vereceği isim ise çoktan bellidir: Meryem.

Kitaba ismini veren dizeleri Saib Tabrizi ne güzel yazmış, Josephine Davis ne güzel çevirmiş ve Khaled Hosseini de ne güzel kullanmış: 

حساب مه جينان لب بامش که ميداند
دو صد خورشيد رو افتاده در هر پاي ديوارش

One could not count the moons that shimmer on her roofs
And "the thousand splendid suns" that hide behind her walls

Bu kentin ne çatısını aydınlatan ayları sayabilirsin‚
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen "bin muhteşem güneş"i.



Paylaşmak ister misiniz?

3 yorum:

  1. çok güzellllllllllllllllllllllll bayıldımmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm

    YanıtlaSil
  2. okumanıza yorumunuza sağlık;
    Ana karakterlerinin kadınlardan oluşturulduğu ve bu kadınların yaşantılarında bitmek tükenmek bilmeyen zorlukların sürekli el değiştiren Afganistan arka planında kara bulutlar halinde kümelenişinin anlatıldığı bir roman Bin Muhteşem Güneş.......... http://tayfunsurucu.wordpress.com/2014/12/25/siyaset-aile-iliskileri-arkadaslik-ve-askin-yanlis-bulusmasi/

    YanıtlaSil
  3. Yazar aslında Afganistan bazında üçüncü dünya ülkelerindeki tüm kadınların karşılaştıkları baskı,zulüm,aşağılanma,şiddeti anlatmış ve bir kadının direnmek için eğitimli olmanın,cesur olmanınne kadar önemli olduğunu vurgulamış.Zulme boyun eğmedikçe,mücadele ettilkçe kukla yönetimlerin kağıttan kaplan olduğunu sonlarının yıkım olduğunu anlatmış.

    YanıtlaSil

Değerli görüşlerinizi paylaştığınız için şimdiden teşekkürler